Dünya Çapında Ekspres Ücretsiz Gönderim
  • +90 532 231 45 51
  • TÜM HAFTA SAAT 9'DAN AKŞAM 21'E KADAR

TEVAFUK: GÖZLE GÖRÜNEN BİR KURAN MUCİZESİ

1. Giriş


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in en büyük mucizesi Kur'an-ı Hakim'dir. Bediüzzaman Said Nursi, Yirmi Beşinci Söz'de onun i'cazından kırk cihete işaret etmiştir. Ayrıca şöyle buyurmuştur: “Biz, Kur'an'ın kırk cihetinden biri olan ve gözle görülebilen ve on nevi mu'cizelerden ancak bir tanesini, misaller üzerinde göstermek istedik. Kuran”[1]. Kur'an'ın kalıplarına ait bu tür mucizelere “tevefuk” adı verilir ve “Yaratıcı tarafından önceden belirlenmiş daha yüksek bir düzenin apaçık örneklerini ortaya koyan, birbirinden kopuk ve tesadüfi olayların tesadüfen meydana gelmesi” olarak tanımlanabilir. düzenleme ve yazışmalarda O'nun kasıtlı iradesini ve niyetini gösteriyor.” Bediüzzaman, Kuran'ın örneklerinde tevafuk mucizesini ilk keşfeden ve gösteren kişidir. Bu yazıda, Kur'ân-ı Hakîm'in özlü bir tarihinden sonra, Bediüzzaman'ın keşfettiği tevafuk mucizesi kısaca anlatılacaktır.


2. Kur'ân-ı Hakîm'in Vahyedilmesi ve Düzenlenmesi


Kuran'ın vahyi, 610 yılında Cebrail (as)'ın getirdiği ilk ayetlerle başlamış ve 632'de Hz. Muhammed (asm)'in vefatına kadar 23 yıl devam etmiştir. Muhammed (s.a.v.) bunları bizzat ezberlemiş, başkalarına tebliğ etmiş ve bazı sahabileri çağırıp onlara vahyi yazdırmıştır. Vahiy yazan sahabelere vahiy katibi denir ve Hz. Vahyedilen âyetleri deri, kemik, parşömen vb. çeşitli materyaller üzerine yazdılar. Üstelik o dönemde toplum ağırlıklı olarak sözlü idi ve nazil olan âyetler sahabe tarafından geniş çapta ezberleniyordu[2].


Kur'an-ı Kerim kademeli olarak nazil olmuştur. İlk nazil olan âyetler, 96. Sûre'nin (Sure) ilk beş âyetleridir. Farklı sûrelerden farklı âyetler nazil olduğundan, bunların hangi sûreye ait olduklarını ve sûredeki sıralarını Cebrail (a.s.m.) bildirecekti[3]. Hz.Muhammed (sav), ashabını bu şekilde ezberlemiş ve eğitmiştir. Her yıl Ramazan ayında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Cebrail (asm) şimdiye kadar nazil olan tüm ayetleri karşılıklı olarak okurlardı. Özellikle Hz. Muhammed'in vefat ettiği yılın Ramazan ayında son karşılıklı kıraat iki defa gerçekleşmiş ve Kur'an-ı Kerim son şeklini almıştır[4].

Son kıraatinde mizanpajı belirlenen Kur'an-ı Kerim, “hafız – Kur'an-ı Kerim'in koruyucusu ve ezbercisi” olarak adlandırılan birçok sahabe tarafından yazıp ezberlenmiştir. Halife Ebu Bekir döneminde Yememe Savaşı'nda ve diğer bazı savaşlarda hafızların bir kısmının şehit edilmesi, Kur'an ayetlerinin bir araya getirilerek iki cilt arasında derlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Halife Ebu Bekir bu önemli görevi Zeyd ibn Sabit'e verdi. Zeyd ibn Sabit ve heyet üyeleri, Kuran'ın yazılı olan tüm ayetlerini bir araya topladılar ve son kıraati de dikkate alarak tüm ayetleri yazdılar. Böylece Kuran, Hz.
tamamen yazılı materyaller ve ezber yardımıyla derlenmiş ve iki cilt arasındaki bu derlemeye "Mushaf" adı verilmiştir [5].


Halife Osman döneminde Müslümanların sayısının artması ve geniş bir coğrafyaya yayılması, ilk Mushaf'ın çoğaltılarak belirli merkezlere gönderilmesi ihtiyacını doğurmuştur. 646-651 yılları arasında yine Zeyd ibn Sabit başkanlığındaki yaklaşık on iki kişilik bir heyet tarafından çoğaltma görevi tamamlandı. Bu çalışma sonunda çoğaltılan Mushaf'ın yedi nüshası Mekke, Kûfe'ye gönderildi. , Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn'de birer nüshası ise Medine'de kalmıştır [6].
Bugün Müslümanların elinde bulunan nüshalar, Halife Osman'ın Mushaflarından veya onlardan istinsah edilenlerden alınmıştır. Sonraki dönemlerde bilim ve sanatın canlanmasıyla birlikte Kur'an-ı Kerim'i çoğaltma faaliyetleri hızla artmaya başlamıştır. Mushaf yazan katip sayısı artmış, yazı sanatı hızlı bir gelişim ve dönüşümle İslami bir hüviyet kazanmıştır. Mushaflar, farklı sayfa düzenleri ile farklı üsluplarda yazılmıştır. Sayfa başına 11 satırlık bir Mushaf örneği Şekil 1'de, sayfa başına 13 satırlık bir başka örnek ise Şekil 2'de gösterilmiştir.

BAŞA DÖNÜŞ
Phone
WhatsApp